Pazar sabahları erken kalkma ya da Cumartesi geceleri hiç uyumama gibi bir alışkanlığım vardır benim. Daha kargalar bokumuzu yesek mi yemesek mi diye düşünmeye başlamamışlardı ki kalkıp, boğaza ineyim dedim o pazar. Beşiktaş’a giden bir otobüse binip cam kenarına oturdum. Ayakta uyuyorum ama, gözlerimi zor açık tutuyorum. Planım boğaza inip biraz yürümek sonra bir banka oturup kitap okumaktı. Otobüs bomboştu, ışıklarda durduk. Bir an başımı dışarı çevirip camdan dışarı baktım. Yan otobüsdeki biri de benim yaptığım şeyi aynı anda yapmış olacak ki göz göze geldik. O an kafamın içinde dünyanın en büyük havai fişeği patladı sanki, yüksek sesten dengem bozuldu bir an, herşey yavaşladı. Kulaklarım kendine geldiğinde, litrelerce kafeini damardan almış gibi bir canlanma, gözlerimde dışa doğru bir pörtleme oldu. Gördüğüm şeyden gözümü ayırmadan bacaklarımı çimdikledim. Yok, bu geceleri gördüğüm absürd rüyalardan biri değildi kesinlikle. Nasıl olduysa bana bir cesaret geldi, bir gaza geldim ki sormayın. Kafamı önüme çevirip derin bir nefes aldım, “şimdi sakin ol ve ilk durakta otobüsten in, onun otobüsüne geç” dedim kendi kendime “– kafamın içinde bir ses, eee sonra ne olacak” gibilerinden bir şeyler geveledi. Kimseyi dinleyecek, olasılıkları düşünecek durumda değildim. Onun otobüsü bizi sollayıp önümüze geçti. Durağa bizden önce girdiler. O an ayağa fırlayıp inmek için düğmeye bastım. Otobüs yavaşlarken kalp atışlarım hızlandı. Kapı açıldı, inmedim, uçtum aşağıya resmen, hemen öndeki otobüse doğru koşturmaya başlamıştım ki ne göreyim? O da kendi otobüsünden inip benimkine doğru hareketlenmişti. Olduğum yere çakıldım kaldım. Heyacandan beynim eriyip aşağılara doğru süzüldü saç diplerimden. Durakta kimse yoktu. Ne kadar baktık öylece birbirimize hatırlamıyorum. Hava kararmış, gece olmuş gibi bir hisse kapıldım. Arka fonda o anda bestelediğim “Ölümsüzlük Senfonisi” çalmaya başladı. Aynı anda gülümsedik, aynı anda hareket ettik ve sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi sarıldık birbirimize. Hiçbir şey sormadan, tek kelime konuşmadan. Böyle tanıştık Melisa’yla…
H.Ali Söyler
05.08.2011