Son günlerde zihnim çok bulanık, kafamın içinde hiç susmayan çan sesleri var sanki, bir sancı belki bilmiyorum. Ansızın bir baş ağrısı saplanıyor, Nietzche’nin dediği gibi hayallerimin doğum sancılarıdır umarım. Rahatlamak için yürüyüşü keşfettim bugünlerde. İstiklale çıkıp karışıyorum kalabalığın içine, çizgilere basmadan yürümeye çalıştım önce ama çok zor oluyor o kalabalıkta,şimdilerde tramvay raylarına ayağımı sürüyorum, nispeten daha kolay. O günde Can Yücel’in Kayıp Çocuk şiirini mırıldanıyordum yürürken;
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda her şeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
İlk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?
Hakikaten de gölgem olmasa da ben sapıvermişim bir ara sokağa, ta ki o karşıma çıkıp “Abi paran var mı?” diyene kadar bunu yaptığımın farkında bile değildim bende. Melankolik şarkıların dolu olduğu mp3 çalarımı kapatıp, elimi omzuna koydum. “Eğer beraber içersek sana şarap alırım” dedim. Gülümsedi, gülümseyince bir hüzün kovan kuşu geçti aramızdan, gülümseyince, acılarla da dolu olsa, bir yüzün ne kadar güzel olabileceğini gördüm bir kez daha.. Köşedeki tekelden bir köpek öldüren aldım önce, sonra “En pahalısından ver” dedim adama. Galatasaray hamamının ordan Cezayir sokağına inerken kullanılan merdivenlere oturduk. Sami’ymiş adı. Hayatını anlattı bana, dinlerken utandım, yüzüm kızardı hatta, şaraptan herhalde dedim sorunca.
Çok şeyim yok belki benim de, ama yetiyorum kendi kendime, sahip olamadığım şeyler için isyan da ettim evet ama o gün pişman oldum herşeye. En azından bir evim vardı benim sorunlarımda olsa bir ailem. Anamı babamı tanımıştım ben en azından, çocuk esirgeme kurumunda bıyıklı amcalar tecavüz etmemişti bana, amcam diye bildiğim adam beni
dilenmeye zorlamamıştı hiç, bir kış günü yengem kovmamıştı beni,soğuk sokağa bir başıma. Ben böyle kendimle yüzleşirken daha önce hiç duymadığım bir Müslüm şarkısı patlattı yanık sesiyle “Hep ağladım biraz gülmek istedim,ne yaptımsa duyulmadı ki sesim,hergün feryat ettim ölmek istedim,cağırsamda gelmedi ki ecelim” gibi birşeylerdi herhalde.. “Sesin çok güzelmiş” diye kekeleyebildim ancak ilk defa anlamlı gelmişti arabesk bana oysa.
O ise hiçbir şey sormadı bana, adımı bile sormadı. Veda edip ayrılırken arkamdan “Eyvallah abi” dedi. Gözümden süzülen yaşlarla tekrar sürüdüm ayaklarımı tramvay raylarında. Bu kez yıllar önce yazdığım kendi şiirimden bir mısrayı mırıldanıyordum ve ilk defa yazdığım bir şeyi severek;
Beyoğlu’nda bir tinerciH.Ali Söyler
Uzanırken gözleri gökyüzünde
Bir yıldız gördü kayan
Çok şey vardı isteyecek,
Seçemedi!
8 Nisan 2009
Bahsi Geçen Şiirin Tamamı: http://hacialisoyler.blogspot.com/yldz.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder