8 Ağustos 2012 Çarşamba

Tek Kişilik Dev Kadroyla : İffet

Sıcak bir yaz günü, hasta ziyaretiydi galiba, annemi bir yere götürdüm. Bilmediğim bir yer. Acayip bir rampa vardı evin olduğu sokakta, hiç sokağa girmeyeyim, yukarıda da boş yer var hazır oraya park edeyim arabayı dedim. Annemle kız kardeşim inip gittiler. Neyse arabayı park ettim, el frenini falan çektim, emniyet kemerini çıkardım. İşte klasik arabadan çıkmadan önce yapılan şeyleri yapıyorum böyle robot gibi, istemsiz bir şekilde. Camlar açık. Bir an dedim ki, dur bi kafamı uzatayım da iyi park etmiş miyim diye bir bakayım. Çıkardım kafamı, tam şöyle göz ucuyla bir kontrol ediyordum ki ağzıma bir cam girdi, dişlerle üst dudak arasına sıkışan camla birlikte yavaş yavaş yükselerek kendimi kapıya sıkıştırdım bir güzel! O an idrak da edemiyorum, hala parmağım cam kapatma tuşunda basılı duruyor. Yemin ediyorum bir on saniye öyle durdum orada! Elimi de çekmiyorum, öyle bir sinirim bozuldu ki bir yandan gülüyorum deli gibi, bir yandan aklımda abuk subuk 3.sayfa haberleri uçuşuyor. "Kendini cama sıkıştıran Bilgisayar Mühendisinin gizemli ölümü, intihar mıydı yoksa cinayet mi?". Ve o kadar komik bir pozisyonda duruyordum ki, biri beni görse yemin ediyorum gülmekten yazdım edemezdi. O derece absürt. Sonra aklım başıma geldi tabi, elimi cam kapatma tuşundan kaldırdım ve kendi kendimi kurtardım o pozisyondan. Hemen etrafı kontrol ettim bir gören oldu mu diye. Göremeyince kimseyi bir rahatlama geldi. En az bir beş dakika da koltukta güldüm. Arabadan inince fark ettim ki, 5-6 yaşlarında bir erkek çocuğu, koltuğunun altında plastik bir top, sümüğü akmış, kaldırımda durmuş beni izliyormuş. Çocuk yemin ediyorum uzaylı görmüş gibi bakıyordu bana! Neyse indim arabadan, bozuntuya vermeden ciddi bir şekilde çocuğa harçlık verdim, "Hiç bir şey görmedin tamam mı? Ne ben seni tanıyorum ne de sen beni" dedim. Çocuk işte sevindirik oldu parayı alınca, gitti hemen. Gerçi dünyanın en şanslı çocuklarından biri kerata, ne zaman canın sıkılsa hatırla gül işte. Sonra annemlerin yanına gittim haliyle, bu arada dudağım şişti, bildiğin kocaman oldu. Hasta evi anasını satayım, herkes metanetli, ben hala gülüyorum. Girdim içeri bizimkiler bir şaşırdı tabi, benim dudak davul. Duygu "abi noldu hayırdır" dedi, annem telaş yaptı ama ben "yok bir şey gibisinden" bir hareket yaptım, anladılar onlar, tanıyorlar mallarını. Neyse hastaya geçmiş olsun dedim ama gülmemek için dilimi ısırıyorum hala, nasıl sinirlerim bozuk. Dönüşte annemle Duygu'ya olanları anlattım, eve gelene kadar güldüler, gözlerinden yaş geldi ikisinin de.

Bazen diyorum ya "ben geri zekalıyım" diye boşuna değil işte. Alın ispatlarından birisi işte...

H.Ali Söyler
Temmuz 2010

2 yorum:

LinoVav.Ch dedi ki...

<3 abime bak ya :D gözlerimden yaşlar geldi :o

Ali S. dedi ki...

Sorma Lino, ben de var bu, seri sakarlık silsilesi. Hala değişen bir şey yok :D