26 Ekim 2011 Çarşamba

Anlamasınlar...

Saklamak istiyorum Sırdaş. Herkes göremesin istiyorum. Ne bileyim, mesela bir yavru kedinin tüyleri arasına, eski bir gitarın sesine, yorgun bir babanın terine, bir annenin sütüne ya da o son sigaranın dumanına olabilir. Kıyıya vuran dalgalara, toprağın kokusuna ya da güzel bir kızın kıvrılan beline de olabilir…

Saklanmak istiyorum Sırdaş. Herkes bulamasın beni. O kadar uzun süre karanlıkta kalayım ki mesela bir kıvılcım kör edebilsin beni. Hiçbir şeyim olmasın, kimse tanımasın beni istiyorum.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Sanırım Çalışmayı Beceremiyorum.

Alarm! Ertele! Alarm, gene ertele. Aynı günün gecesinde uyumak için çırpınan ve bir türlü beceremeyen ben, o beş dakikalık aralarda her seferinde uyumayı nasıl da başarıyorum. O kısacık uykularda görülen absürd rüyalar da cabası. Bu döngü saatlerce sürüyor bazı sabahlar, ben de eğlenceli hale getirmek için her uyandığımda farklı bir küfür ediyorum zamana. Mesela, saniyelerin ayağını bileğine bağlayan kasların liflerini sikiyorum.  O sabahta bol küfürlü bir seansın ardından alarmı kapatıp yatakta bir sigara yaktım.  Yine uykuya dalıyordum ki elimi yakan sigara zıplattı beni saolsun.

İşe gitme olayını eğlenceli hale getirmek için elimden  geleni yapıyorum ama koskoca beş yılın sonunda hala bir milim yol kat edemedim bu konuda. Azimliyim ama deniyorum sürekli. Pozitif olmaya çalışıyorum mesala lakin sonsuz eksiye doğru giden istikrarlı bir grafiğim var. Bu konuya Sırdaş’ım bir çare buldu Allahtan. “Hafız, sanal bir orjinle başlama noktasını aşağa çekersen pozitif bölgede kalırsın” demişti.  İşe yarıyor da, akıllı kerata bu Sırdaş. Bir de Melisa’nın verdiği gazlar var işte. Bana sarılıp “Yapabilirsin” dediği zaman, o gazla bir hafta gidiyorum. Keşke hep yanımda olsalar lan. Bazen geliyorlar benimle her yere ama çok değil, onlarında işi gücü var haliyle.

Neyse olaya dönelim, o gün bir toplantım vardı.  Toplantıları da hiç sevmem ben. Bir sürü insan, çok basit bir konu için toplanıp, aynı şeyleri farklı tonlarda geveleyip, tamam o zaman yarın bir toplantı daha yapalım demeleri delirtiyor beni. Tahminimce büyük firmalarda bu kadar insan çalışmasının sebebi bu. Gereksiz toplantılara katılacak onlarca insana ihtiyaçları var. Bir de o ciddiyetlerine hastayım, mübarekler atom çarpıştırıyor sanki.
 
Toplantı evime yakın bir yerde diye sallana sallana gittiğimden mütevellit 5 dakika geç kaldım o gün. İçeri en son ben girdiğim için de içerdeki 13 kişi şöyle bir süzdüler beni. Takım elbiseli abiler ve cicili bicili giyinmiş ablalarla dolu bir odaya, saçı başı dağınık, kirli sakallı, yırtık montlu biri olarak girdiğinizi düşünün. Ki toplantının konusu da benim yapacağım proje. Bir kaçı hariç beni tanımadıkları için diğerleriyle aramda bir gelirim hissettim haliyle, rahatsız edici bir gelirim.  İçimden bir ses bahane uydur diyince, ben de “Off çok pis ishal olmuşum, zor çıktım la tuvaletten” diyesim geldi  ama onun yerine “Düzensiz gelir dağılımın, çarpık kentleşmeyi hızlandırması ve yerel yönetimlerin, bunu destekler nitelikte o bölgelere çok daha kötü yol ve alt yapı sunmaları, feci bir trafik oluşturuyor iş saatlerinde. Ki kurallara uymayıp, bunun üzerine tuz biber eken bilinçsiz sürücülere hiç girmeyeceğim” diyip, sıvıştım bir sandalyeye. Yanına oturduğum ve o an bana şirin gelen adama “Hafız bir sayfa versene oradan, yanıma kalem kağıt almayı unutmuşum da” dedim.  Şaşırdı amcam, ben de neye şaşırdı lan bu diye şaşırdım haliyle. Bakıştık bir müddet.  Sonra yan tarafta tanıdığım bir hatun bana bir sayfa ve kalem uzatıp “Evet, Ali Bey’de geldiğine göre toplantıya başlayabiliriz. Bugünkü toplanma nedenimiz ….. ”.  Toplantının nedeninden bizim tarafta ki çözümü ürettiğim için, 2.dakikadan sonra dikkatim dağıldı, ha çözümü bulmamış olsam da en fazla 3.dakikada dağılıyor ya neyse. Bana verilen sayfayla oynamaya başladım bende. Şirketin adını, toplantı nedenini ve tarihi atıp altını çizdim. Sonra dayanamayıp başına ve sonuna birer yıldız çizittirdim. Bir de 62’den tavşan mı yapsam diye düşünürken, bana seslenildiğini duydum. “Yaparız ya” dedim istemsizce. Sonra toparlamak babında “IK’nız o datayı bize çıkarsa, gerekli değişiklikleri yapmak uzun sürmez” dedim ama tam bir sessizlik oldu. “Konu neydi” diye iyice sıvasam mı diye düşünürken.  Bir tane ablam dayanamayıp,  “Bu konu bizim için çok mühim, deadline’nımız kısıtlı, hemen başlayıp feedback’lerle  action almamız gerekiyor” diyince, “Türkçe konuşsan bir de negzel olacak be yaprağım ” dedim ama içimden. Beden diliyle oluru verip, s harfiyle başlayan kelimelerden ne kadar uzun bir cümle kurabilirim diye düşünmeye başladım. Saçma sapan cümleler kurdum toplantı boyunca. Sonra bunları birleştirip anlamsız bir yazı çıkarttım ortaya. Bu arada ben ne anlatıyodum lan. Konu neydi heeee, demem o ki sevmiyorum lan bu toplantı olaylarını.  Ahanda bu da toplantı da yazdığım yazı;


17.10.2011
H.Ali Söyler